3.04.2009

ŞİA'YA SAPIK DİYENLER,İYİ DİNLEYİN

Bismillahirrahmanirrahim

Bu konu ile ilgili iğrenç itiraflarla dolu videoyu izlemenizi tavsiye eder,Caferilere karşı daha akıllı davranmanızı dileriz.



sunni bir arkadaşın sorduğu bir soruya cevaptır. Yine“İmam Humeyni'nin,adet döneminde kadınlara arkadan yaklaşmanın cevazina dair tespit olduğunu.."söylüyorsunuz. Aziz kardesim, bir kere her seyden once bu bir fikhi-ictihadi bir meseledir. Bu gibi konularda, her şeyden once o hükmün mahiyetine, delillerine ve gerekçelerine bakmak lazım. Eğer getirilen delilerin sağlam olmadığı tespit edilip çürütülebilirse, zaten bir mesele kalmaz; kalmamalıdır; hatta eğer bize ters bile gelse. Biz bugün ilahi hükümlerin kaç tanesinin hikmet ve felsefesini kesin bir şekilde biliyoruz. Evet bildigimiz kesin bir sey vardir ki o da bütün ilahi hükümlerin mutlaka bir hikmet ve felsefesinin olduğudur; ancak bunlardan bazısını biliyoruz (Kur'an veya sahih sünnet açıkladığı için); ama bazısınıda da bilmiyoruz. Fakat Hekim Allah'tan sadir oldugu için, kabul etmemiz gerekir, hikmetini bilmesek dahi. Şimdi gelelim meselenin özüne. Evet imam Humeyni'nin (r.a) fetvalarında (yani Caferilikte) böyle bir fetva vardır. Ve bunun delilini Ehl-i Beyt (a.s) bizzat Kur'an'dan vermektedirler. Belki ilk etapta şaşıracaksınız, ama açıkladığımızda, öyle yabana atılacak bir yaklaşım olmadığını göreceksiniz. Ehl-i Beyt İmamlarından nakledilen hadislerde, bu konunun şiddetli (harama yakın) mekruh oldugu söylenmiştir. Delil olarak da Hz. Lut'un (a.s) kendi kavmine, kapısına yığılıp. oğlan zannettikleri melekleri malum maksat için istediklerinde, "İşte bunlar, benim kızlarım; eğer yapmak istiyorsanız."(Hicr, 71) sözleri gösterilmistir. Çünkü Hz. Lut (a.s.) onların kadınların cinsel organlarına ilgi duymadıklarını bile bile kızlarını onlara takdim etmiştir. Buradan da Hz. Lut'un, kızlarıyla evlenip isterlerse onlara arkadan yaklaşmalarını önerdiği anlaşılmaktadır. Yoksa onlar kadın cinsine sahiptiler, hem de onlara rağbet etmiyorlardı. Kur'an-i Kerim'de bu hükmü nesheder niteliğiyle başka bir ayet de yoktur.. Hz. Lut'un bu davranışı (herhalde) bunun bir zaruretten kaynaklandığını gosteriyor.

İmam Humeyni'nin de bu olaya kadın hayiz halindeyken günaha düşme korkusunu dikkate alarak) siddetli kerahetle cevaz vermesi, bir zaruret hükmü oldugunu gosteriyor. Yine en iyisini Allah bilir, Burada hatırlatılması gereken husus şudur ki, imam Humeyni'nin bu fetvasını eleştiren zevat nedense bazi Ehl-i Sünnet sahsiyetlerinin, hem de hiçbir kerahet falan da görmeden aynı fetvayı vermelerinden, ya habersizdirler yada kasıtlı olarak saklamaya çalışıyorlar! Rivayete göre, (Ömer b. Hattab'ın oğlu) Abdullah ibn-i Ömer, (Malik! mezhebinin imami Malik b. Enes. meşhur sahabi 'Ebu Said el-Hudri ve başkaları, kadınlarla ters ilişki kurmakta bir sakınca gormezlerdi ve bu hususta “'Kadınlarınız sizin tarlanızdır." ayetini delil kabul ederlerdi. Hatta, Ibn-i Omer'in: “Bu ayet, kadınlarla ters ilişki kurmanın caizliğini vurgulamak icin inmiştir." dedigi de rivayet edilmiştir. Sozgelimi meşhur Sunni alimi Suyuti "ed-Durr-ul Mensur" adlı eserinde, başka bir Sunni alim olan Darekutni'nin "Garaib-i Malik”te Nafi'ye dayandırarak şöyle rivayet ettigini nakleder: Bir gün Abdullah Ibn-i Omer bana dedi ki "Ey Nafi şu Mushafi al ve beni dinle," "Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediginiz gibi varın. "ayetine kadar okudu ve bana şöyle dedi; "Biliyor musun ey Nafi, bu ayet kimin hakkında inmiştir?n "Hayır," dedim. Dedi ki "Karisi ile ters ilişki kuran Ensar'dan bir adam hakkında inmiştir; adamın bu tavrını halk yadırgadı Bunun uzerine yüce Allah: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediginiz gibi varın." ayetini indirdi" Dedim ki; "Adam karısının cinsel organına yanaştığı için mi yadırganmıştı. yoksa karısının makatından yanastığı için mi?” "Hayır, karısının makatından yanaştığı için yadırganmıştı “dedi” Bu görüş bir çok kanaldan Ibn-i Ömer'e dayandırılmıştır .

Meshur sünni tarihçi Ibn-i-Abdulbirr der ki: "Ibn-i Omer'e dayandırılan bu rivayetler sahihtir. Onun meşhur görüşüdür." Yine “ed-Durr-ul Mensur"da, İbn-i Raheveyh, Ebu Ya’la, Ibn i Cerir, et-Tahavi "el-Müşkil'ül-Asar" adlı eserde, Ibni Murdeveyh hasen bir rivayet zinciriyle Ebu Said el-Hudri'den şöyle rivayet ederler: "Adamın biri karısı ile ters ilişki kurmuştu. Halik adamın bu tavrını normal karşılamadı. Bunun üzerine: "Kadınlar sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediginiz gibi varın. " ayeti indi." Aynı eserde, el-Hatib, Malik'in ravilerinden Ebu Süleyman el-Cevzecani'nin şöyle dedigini belirtir: "Malik'ten eşlerle anüsten cinsel ilişki kurma hakkında bir soru sordum; bana dedi ki: şimdi.böyle bir ilişkiden dolayı gusül aldım!!" Adi geçen eserin bir yerinde, Tahavi İsbağ b. Ferec'ten, o da Abdullah b.Kasım'dan şöyle rivayet "eder; "Dinimle ilgili olarak kendisine uyduğum hiç bir üstadımın, bu işin, yani kadınlarla anüsten ilişki kurmanın helal oluşundan şüphe ettigine rastlamadım. "Kadınlarınız sizin tarlanızdır:" bundan daha açık bir hüküm olabilir mi? ihşaallah bu zavalılar, bu rivayetleri görür de bu" saçma ve düşmanca tavırlandan vazgeçerler. Sonra, farz edelim ki bu yanlış bir fetvadır; ancak neden bu insanlar bunu görür de kendi kaynaklarında bu fetvayı hiç de aratmayacak akıl almaz fetva ve görüşleri görmezler acaba? işte bunlardan akıil sahiplerine bazi ornekler;

1."Bir kimse, bir kadını belli bir ücret karşılığı zina etmek için kiralarsa; ona zina haddi (cezasi) tatbik edilmez!" Ebu Hanife, el-Cessas, es-Serahsi ve Qadihan başta olmak üzere; Ibn Humam ile Alaüddin el-Haskefi dışında kalan Hanefi mezhebinin bütün fukahasi bu kanaatte.

2, "Bir kimse, bir kadınla 'belli bir süreyle* tezevvüc eder, evlenirse; bu nikah sahihtir! Ancak akit esnasında belirtilen 'süre hükümsüz olup, nikahların hukuken ebedi olarak kıyılmış gib işlem görür." Ebu Hanife'nin öğrencilerinden Züfer ile Hanefi fukahasının en önde gelenlerinden-ibn Humam bu görüşte! Onlar buna "muvakkat nikah"adını veriyorlar. Züfer ile Ibn Humam, bunun icin akit esnasında "tezevvuc = evlenme" ve "nikah" gibi kelimelerin kullanılmasını şart koşuyorlar. Bunların yerine "Mut'a" kelimesi kullanılırsa, akdi gecersiz sayıyorlar. Yani: "... bir aylığına evleniyorum" demekle, "... bir aylığına Mut'a yapıyorum" demek arasında "fark" gorüyorlar! Oysa ha muvakkat nikah, ha Mut'a nikahi; arada kelime oyunundan başka bir şey yok!

3. "Bir kimse, bir kadınla onu bir ay sonra boşamak şartıyla evlenirse; bu nikah akdi sahih ve geçerlidir. Ancak ileri sürülen şart hükümsüz olup, nikahları hukuken ebedi olarak kıyılmış sayılır. Ebu Hanife ve öğrencileri dahil bütün Hanefilerin ittifakla kabul ettikleri bir Görüş.En kuvvetli görüşe göre imam Şafii de bu kanaatte. şu içtihada bakın Bunun bir önceki ictihaddan farkı ne? Akit esnasında ileri sürülen şartın “hükümsüz” sayılması neyi değiştirebilir. O kimse evlendikten bir ay sonra eşini boşasa bunu kim engelleyebilir? Boşadıktan sonra; işte size “biraylık nikah”!

4."Bir kimse, geçici bir süreyle evlendiğini içinde gizleyerek bir kadınla nikahlansa; bu nikah caiz ve sahihtir." Hanefiler, Malikiler ve Hanbeli fukahasından İbn Qudame bu görüşte. Hatta Malikiler, kadın tarafı erkeğin bu niyetini anlasa bile o nikahı geçerli sayıyor. Bu nikahın "Muta" nikahından ne farkı var? Diliyle açıktan söylediğinde "yasak" sayılıyor da, içinden aynı şeyi niyetlendiğjnde neden "caizdir deniyor!? insanlar bu durumda hileye başvurarak "illegal" yoldan Mut'a yapmış olmaz mı?

5. “Bir kimse, sadece gündüz vakti bir araya gelmek şartıyla bir kadınla evlense; bu nikah sahihtir” Hanefiler, Şafiler ve Hanbeliler bu görüşte. Onlar bu nikaha "nehariyye = gündüzlük" adını veriyorlar. Ancak Şafiler ve Hanbeliler şartın hükümsüz olduğunu;-evlendikten sonra o şarta bağlamanın gerekli olmadığını söylüyorlar, Oysa bu da bir bakıma "Mut'a" nikahına benziyor. Çünkü daimi nikahtaki "süresizlik", bir şekilde-teorik olarak ta olsa çiğnenmiş oluyor.

6. "Bir kimse, üç talak ile boşanmış bir kadınla, onu önceki kocasına helal kılmak şartıyla evlense; bu nikah mekruh olmakla birlikte, hukuken sahih ve geçerlidir. Bu evlilik ile kadın önceki kocasına helal olur!" Ebu Hanife ve öğrencisi Züfer'in ve bütün Hanefi fukahasının ittifakla kabul ettiği görüş Bilindiği gibi; bir kadın kocası tarafından üç talakla tümden boşandığında, ona tekrar helal olabilmesi için; bir başkasıyla "daimi" nikahla evlenmesi ve onunla mutlaka cinsel ilişkide bulunmuş olması gerekir. Konuyla ilgili ayet ve hadisler bu konuda yeterince açık. İşte bu ikinci evlilik de ilerde sona erer; kadın önceki kocasıyla tekrar evlenip bir araya gelmeyi düşünürse, bunun bir sakıncası yoktur. Bu işin İslami acıdan yasal yolu budur ve buna İslam Hukukunda "tahlil" adi verilir. Bunun bir de yasal olmayan yolu var: Eşini üç ayrı talak ile tamamen boşayan. bir kimse, o esiyle tekrar evlenebilmek için ikinci bir kocayla anlaşır ikinci koca o kadınla evlenip onunla cinsel ilişkide bulunduktan kısa bir süre sonra onu boşar Böylece 0 kadın birinci kocasına "güya" helal olur!!! Adeta kiralık olan bu ikinci kocaya "hülleci", yaptığı bu ise de "hüllecilik" adi verilir. Allah'ın Resulü’nün (s)"hülleciliği kesin olarak yasakladığı; hülleciyi "iğreti kiralık teke"ye benzettiği ve "hülleci = ikinci koca" ile "kendi namına hülle yapılan - birinci koca" üzerine lanetler yağdırdığı herkes tarafından biliniyor. Buna rağmen Hanefilerin, böyle bir nikahı onaylaması ve hukuken geçerli sayması, gerçekten içler acısı bir durum! Bunlar yetmiyormuş gibi, el-Bezzazi gibi bazı Hanefi alimlerinin "Hülleci koca anlaşmayı bozarak, eşini boşamaktan kaçınırsa; hakim kararıyla zorla boşattırılır!!! demesi... İslam Hukuku adına ne cinayetler islendiğini açıkça gözler önüne seriyor. Malikiler, Şafiiler, Hanbeliler, Zahiriler ve hatta "Mut'a" nikahına "evet" diyen imamiyye mektebi böyle bir nikaha "Haramdır" derler ve hukuken geçersiz olduğu için derhal feshedilmesi gerektiğini; böyle bir nikahla o kadının önceki kocasına asla helal 0lamayacağını ifade ederler. Ancak Şafiller, hülleci kişi o kadınla bu amaçla evlenir ve bu niyetini gizlerse; dolayısıyla bu durum akit esnasında açıkça şart koşulmazsa nikah akdinin mekruh ancak sahih Ve geçerli olduğunu soyluyorlar! Bu arada. akit esnasında şart koşulmaksızın, ""hülle" niyetiyle yapılan nikahın geçerli olacağını; üstelik-"hülleci" kocanın bu işi yaptığından dolayı sevap bile kazanacağını söyleyecek kadar ileri gidenler de var!!! Salim b. Abdillah, Urve b. Zübeyr, Amir eş-Şa'bi, Kasım b. Muhammed, Yahya b. Said, Ebu Sevr, Ebuz-Zinad ile Rabia'nin yanı sıra, Hanefilerden ibn Hümam, Alaüddin Timurtaşi, el-Haskefi, Sinanüddin el-Amasi vb. bu görüşteler! iste imam Humeyni'nin bir fetvasına asılan zavallıların, kendi sevip saydıkları "büyük alimlerinin verdiği fetvalar! Kararını kendi vicdanınıza bırakıyorum.

6 yorum:

  1. Sevgili şia kardeş nacizane bir kaç sorum olacak nolur kusuruma bakma diyorsun ki Lut(as) sapkın millet için erkek görünümlü melekler yerine kızlarını önerdi bu iş için pekii kadınlarda ters ilişki yeri yokmuyduda erkeklere yöneliyorlardı sence de kadındada olan bir şey için niye böylesine aptalca uğraşsınlarkiii sen bu hadiseden nasıl böyle bişey yorumladınkiii Bir ikincisi bakara 223 te kadınlar sizin tarlanız diyerek zaten nereden yaklaşacağını apaçık belirtmiş ve sünnet lede sabitlenmiş bunu çarpıtmak için sapık olmak lazım ekin alacağın yer belli nasıl hangi ara hangi şekillerde ekersen ek demiş Allahtan kork demiş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunları ALLAH bildiği gibi yapsın helal olsun kardesim

      Sil
  2. Sapıklığınızı savunmak için.. Rivayet edilirki şu şöyle demiş bu böyle demiş, rivayet demek kesin olmayan söylenti demektir. Zevki sefa için kadınlardan yararlanmak için ayetleri çarpıtıyorsunuz.

    YanıtlaSil
  3. Ha kerhanede gitmişsin, ha süreli nikah kiymıssin ne fark var, kelime oyunuyla milletin ahlakıyla oynamayalım.Burdan muta nikahının hakkaten kullanıldığını gördüm ve çok üzüldüm, Allah hepimizi doğru yola iletin inşallah.

    YanıtlaSil
  4. Adamı hiç anlamamışsınız. Zaten bizim fıkhımızda şianınki gibi demek istiyor

    YanıtlaSil
  5. Adam sunni alimlerin görüşlerini aktarıyor şiaya sapık diyorsan önce kendi sunni alimlerinide öğren diyor anlıcağın şia ve sunnilerin içinde sapık alimler mutlaka vardır ancak bunlar iki mesheb sahiplerinin tamamını aynı görüşte insanlar olarak göstermez iftira olur

    YanıtlaSil