22.04.2009

-CENNET TORPİLİ - AŞERE-İ MÜBEŞŞERE

Karşımızda 10 kişi var! Bu 10 Kişiden 3 tanesi çok önemli! Ali a.s! Talha! Zübeyr!

Evet bunlar cennetle müjdeleniyor!

Fakat nasıl oluyorsa bu Hadis ALLAH Resulü döneminde duyulmuyor! Ebu Bekir döneminde duyulmuyor! Ömer Döneminde duyulmuyor! Hatta bazı nakillere baktığımızda Osman döneminde bile duyulmuyor! Nasıl oluyorsa Muaviye döneminde ortaya çıkıyor!

ALLAH Resulü bu 10 kişinin içinden 3 kişiyide Cennetle müjdeliyor! Ve bu üç kişininde mutlaka bundan haberdar olması lazım! Yani cennetle müjdelendiklerine dair!

Peki Cemel Savaşına ne diyeceğiz! Hımm! İçtihat hatası! Hatasız 2 sevap hatalı 1 sevap aldı! Sahabeler ya ondan dolayı!

Peki Halife Osmanın katili olan Sahabelerde içtihat edip içtihatlarında hata etmediler mi? Onlarda 2 sevap yerine 1 sevap almış olmuyorlar mı?

İmam Suyuti El Hasaisul Kübrada (Türkçe Baskısında) Cemel Savaşı bölümünde şöyle bir nakilde bulunuyor!

Rivayet eden Ebu Bekir! Diyor ki: Ben Peygamberden şöyle duydum!: Benden sonra Komutanı kadın olan bir topluluk gelecektir. Komutanı cennetlik, ordunun tamamı ise helak olacaktır!

Şaşırıyorum! Buna benzer daha sürülerce rivayet var!

Diğer taraftan Ahirette ALLAH'a hesap sormam gerekiyor! Senin Adaletin nerde diyeceğim! Senin Resulün beni niye cennetle müjdelemiyor! Benim suçum ne! 1400 yıl sonra dünyaya gelmek mi?

Talha ve Zübeyr! Bu ikisi cennetle müjdelenecekler! Sonra Hz. Aliye biat edip ertesi gün biatlerini bozacaklar! Kime karşı biatlerini bozuyorlar! Halifeye! ulul Emre! Kimdir Halife Kimdir Ulul Emr! Kesinlikle kayıtsız şartsız ALLAH tarafından itaat edilmesi farz olan kişi! Peki itaat edilmezse ne olurmuş! Ahzap süresi cevabını veriyor! Gazabım üzerinize olur diyor ayet! Cennetle Müjdelenen bu iki zat bunları bilmiyor muydu? Yoksa cennetle müjdelenmişliğin garantisi içinde mi bu cürümleri işlediler! Önce Halkı Halife Osmana kışkırttılar! Osman Öldürüldü Aliye biat ettiler! Ertesi gün Halkı kışkırtıp öldürülmesini diledikleri ve Öldürülern Osmanın Kanını alması için biat bozdular! Aişeye Havep köpekleri cemel yolunda havlarken Aişe ALLAH Resulünün sözünü hatırlıyor burası havep mi diyor Ama Aişeyi kandırıyorlar hayır burası havep değil diyorlar! Basrada, cemel yolunda bir sürü katliamlar yapıyorlar! Ali a.s'ın kim ki Ali boş verin Aliyi! Kısacası Halifenin mektuplarını savaştan vazgeçin sözlerini bile tınlamıyorlar! Basra valisinin sakalını yolup kılıktan kılığa sokuyorlar! Cemel başlıyor birisi kaçıyor kurtulmak istiyor kaçmasa cehennemin kendisine hak olduğunu beyan ediyor! Bu Zübeyrdir. Eee madem cennetle müjdelenmişsin ne işin var be adam! Niye kaçıyorsun!

Ya Talha! Tarih diyor ki Talhaya ilk oku atan kendi ordusunda ki Mervandı! Ve yine tarih diyor ki Talha ölüm anında tam ölmek üzereyken Ali a.s'ın ordusunda ki askerlerden birisinin eline yapışıyor ve hemen Ali a.s adına o askere biat ediyor! Ne alaka şimdi ALLAH ALLAH! Ya kardeşim madem cennetle müjdelenmişsin bu korkun niye!

Ya Ali a.s'a ne demeli! teessüf ederim kendisine! Cennetle müjdelenmiş birisini nasıl öldürür nasıl öldürttürür! Şöyle demesini beklerdim! Askerlerim önünüze geleni öldürün ama Talhaya dokunmayın! O cennetle müjdelenmiştir! Ama o sizi öldürürse itiraz etmeyin! Bunca keşmekeşin için durup hadi Talha ne olur beni öldürde bende bu vesile ile cennetle müjdelenmiş bir kişinin kılıcından şehadet şerbetini içeyim öyle mi! ALLAH ALLAH!

Enteresan bir durum!

Ali as Talha ve Zübeyr hakkındaki Sözleri

Talha ve Zübeyr, biatten sonra kendileriyle meşverette bulunmadığını, yardımlarını dilemediğini söyledikleri zaman buyurmuşlardır ki:

Azı hoş görmediniz, çoğu elde etmediniz. Söyleyin bana, hangi şey hakkınızdı onu size vermedim, yahut hangi şeyi size vermedim de kendime alıkoydum? Yahut hangi hak için Müslümanlardan biri bana baş vurdu da onu yerine getirmekten âciz kaldım; bilmedim; yahut da yanlış bir hüküm verdim?

Andolsun Allah'a ki halifeliğe rağbetim yoktu; buyruk yürütmeye ihtiyâcım yoktu; siz beni bu işe çağırdınız; siz onu bana yüklediniz. Bu iş bana verilince de Allah'ın Kitâbına uydum, bize ne emretmişse onu hükmettim; ona tâbi' oldum; Peygamberin bize sünnet olarak bıraktığına iktidâ ettim. Bu hususta ne sizin reyinize kapıldım, ne baş-kalarının dileklerine. Bir hükümde bilgisizliğe düşmedim; böyle bir şey olsaydı sizden de yüz çevirmezdim, başkala-rından da.

Herkese eşit verişime, kimseyi kimseden üstün saymayışıma gelince; Bu, kendi reyimle, kendi hükmümle yaptığım bir iş, kendi dileğime uyup verdiğim bir hüküm değil ki. Ben de, siz de, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Rasûlullah'ın verdiği hükme uyuyoruz; Rasûlullah'ın verdiği bir hükümdür, şerîatın hükmüdür ki artık tamamlanmıştır; değişmesi mümkün değil. Allah'ın verdiği hükümde de size ihtiyacım olamaz. Bu hususta vAllahi ne benim, ne de sizin bir takdiriniz olabilir; Allah'ın emrine karşı sizin hatırınızı ele almaya kalkışamam; buna ne benim gücüm yeter, ne de siz razı olursunuz. Allah bizim de gönüllerimizi gerçeğe razı etsin, sizin de gönüllerinizi; bize de sabır ilhâm etsin, siz de.

(Sonra buyurdular ki):

Allah rahmet etsin o kişiye hakkı görür, ona yardım eder; cevri görür, onu reddeder; cevredene, zulmedene karşı da hakka yardımcı olur.

Zübeyr için söyledikleri:

Sanıyor ki eliyle biat etti, gönlüyle etmedi. Oysa ki biat ettiğini ikrâr etmekte, kalbiyle etmediğini söyleyip yaptığını inkâr eylemekte. Peki, öyleyse ya buna dâir bir hüccet göstersin, tanık getirsin; yahut da çıktığı, bozduğu biate gene dönsün

Cemel savaşından önce kendilerini tehdit edenler için söyledikleri:

Gürlediler, çaktılar; bu ikisiyle beraber gene de korkuyla kalakaldılar. Bizse gürlemeyiz çakmadan; akmayız yağmadan.

Cemel savaşından önce itaate davet için Zübeyr'e Abdullah b. Abbas'ı gönderirlerken buyurdular ki:

Tahla'yla buluşma; buluşursan görürsün ki o, boynuzuyla süsmeye hazırlanmış bir boğadır sanki; serkeş bir bineğe binmiş; bana bu binek râm olmuş diyor. Sen Zübeyr'le buluş, görüş. Çünkü o, yaratılış bakımından daha yumuşaktır. De ki: Halanın oğlu[2] diyor ki: Beni Hicaz'da tanıdın, Irak'ta inkâr ettin. Ne iş yüz gösterdi, ne gördün ki bu işi ettin?

Cemel'den önce Talha ve Zübeyr hakkında

Vallahi benden sâdır olan bir kötülük yüzünden inkâr etmezler beni; benimle aralarında olup biten bir haksızlık yüzünden de terk eylemediler beni. Onlar kendilerinin terk ettikleri hakkı dilemekteler; kendi döktükleri kanı istemekteler. O kanda, onlarla ortaksam, onların da payı var o kanda. O kanı benden önce onlar istemeye kalkışıyorlarsa o kanın sorumluluğu asıl onlardır. Onların adalete uygun olarak ilk yapmadıkları iş, kendi aleyhlerine hükmetmeleri olabilir. Benim görüşüm yerindedir, gerçektir; ne şüpheye düştüm; ne şüpheye düşürüldüm. Ne kimse benim hakkımda şüpheye düşebilir; ne ben kimseden şüphelenirim. Onlar, ancak isyan eden bir bölüktür ki o bölükte kin vardır, haset vardır; tuttukları yol şüpheli yoldur, kapkaranlıktır.

Oysa ki iş apaçıktır; sapıklık meydandadır; bu hususta söylenecek söz de kalmamıştır. Allah'a andolsun, savaşta onların kanlarıyla bir havuz dolduracağım ki, buna gücüm de yeter; o havuzdan ne bir susuz su içip kanabilir, ne bir kimse o havuzdan tozsuz-topraksız bir yudum su elde edebilir.

(Aynı hutbeden):

Doğum ânı gelmiş kadınların çocuklarını beklemeleri gibi başıma üşüştünüz de biat diye bağrıştınız. Ben elimi yumup çektikçe siz tuttunuz, açtınız. Elim, sizinle savaşa girişti âdetâ siz onu çekip durdunuz.

Allah'ın, bu iki kişi, yakınlık bağlarını kestiler; bana zulmettiler; biatimi inkâr ettiler; halkı aleyhime kışkırttılar. Bağladıklarını sen çöz; düğümlediklerini sen gevşet; umdukları, yaptıkları şeydeki kötülüğü sen göster onlara. Savaştan önce tövbe etmelerini bekledim; nimeti hor gördüler, esenliği teptiler.

Talha hakkındaki sözler:

Bir kişiyim ben ki, kimse beni savaşla korkutamamıştır, vuruşla ürkütememiştir. Ben Rabbimin bana vaad ettiği yardımı beklemekteyim. Andolsun Allah'a ki O, Osman'ın kanını, korkusundan istemeye girişti; çünkü Osman'ın kanını dökenlerden sanılanlardandı O[3]. Toplumun içinde Osman'ın aleyhinde bulunanlar arasında ondan daha ileri giden yoktu. Onun için işi yanıltmak, halkı şüpheye düşürmek için bu işe kalkıştı. Vallahi Osman hakkında şu üç şeyden başka bir şey yapmaya hiç kimse için imkân kalmamıştı:

Osman zâlimse, ki o, böyle sanıyordu; onunla savaşanlara katılmak, onlara yardım etmek gerekti; yahut ona yardım edenlerden ayrılmak, onları kendi hallerine bırakmak icâb ederdi. Yok, eğer mazlumsa ona saldıranları men etmek, Osman'ın mâzûr olduğunu ispât eylemek gerekirdi. Bu da değil de zâlim, yahut mazlum olduğunda şüphe ediliyorsa bir kenara çekilmek, bir şeye karışmamak, halkı onunla başbaşa bırakmak lâzım gelirdi. Oysa bu üç şeyden hiçbirini yapmadı; bir işe girişti ki yolu-yordamı bilinmez, yaptığına dâir bir özrü de kabûl edilmez.

Cemel savaşından önce Basra'ya gidenler hakkında

Elimde, hükmümde olan Müslümanların beytülmâline, onun memurlarına, hepsi de bana itâat eden, bana biat etmiş bulunan şehir halkına musallat oldular. Onların birliğini bozdular, topluluklarını dağıttılar. Şiam'a saldırdılar; bir bölüğünü zulümle, hıyanetle öldürdüler; bir bölüğü, kılıçlarına karşı durdu, onlarla dövüştü; onlar da gerçeklikle Allah'a ulaştılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder