23.04.2009

AİŞE HAKKINDA

Soru;Ümmül Müminin Aişe Hz Ali(as) şehit edildiğinde şükür secdesi etti mi?

Cevap;Taberî, Ebu-l Ferec-i İsfehani, İbn-i Sa'd ve İbn-i Esir Gibi büyük Tarihçiler şöyle kaydederler: Aişe, Ali'nin şehit edildiğini haber alınca secdeye kapandı.Bu müjdeden dolayı ALLAH'a şükretti! Ve şöyle dedi "Asasını attı da sular değirmenden döküldü, onun şehadetine, bir yolcunun gelmesiyle gözlerin aydınlanması gibi sevindim."Sonra Ali'yi kimin öldürdüğünü sorudu. Murad kabilesinden biri öldürdü dediklerinde Aişe dedi ki: "Her ne kadar da onun kendisi uzaktaysa da, fakat ölüm haberini bir genç getirdi; (o gencin) ağzına toprak dolmasın (ölmesin). Orada olan Ümmü Seleme kızı Zeynep, Aişe'ye, "Bunları Ali hakkında mı söylüyorsun?" dedi. Aişe ona, "Unutmuştur. Unuttuğumda bana hatırlatın!" şeklinde cevap verdi ve sonra da şu şiiri okudu: "İkimiz arsında devamlı tatlı şiirler olurdu; nihayet ben ona sırt çevirdim de her toplantıda hikayemiz sinek vızıltısı gibi söylendi. Tarih-i Taberî, hicretin dördüncü yılı olaylarında, Emirulmüminin Ali'nin şehadetinin sebebi bölümünde, Avrupa basımı, c. 1, s. 3466; Tarih-i İbn-i Esir, Avrupa basımı, c. 3, s. 331 ve birinci basımı, c. 3, s. 157; Tabakat-u İbn-i Sa'd, c. 3, s. 27; Mekatilu't - Talibiyyin, s. 42.

Resulullah’ın kendisinin bizzat Ebubekir ve Ömer’e lanet ettiğini Ehlisünnet tarihçileri kaydetmiştir: Peygamber, Usame b.Zeyd komutasında bir ordu düzenledi, orduda Ebubekir ve Ömer’e yer verdi.Ve şöyle buyurdu: “Usame’nin ordusundan ayrılan kimseye Allah lanet etsin” Fakat Ebubekir ve Ömer, bu buyruğa rağmen Usame ordusundan ayrıldılar.Böylece Resulullah’ın laneti ordudan ayrılan diğerlerini kapsadığı gibi, o ikisini de kapsadı.Bakınız: et-Tabakat’ul-Kübra, Cilt 4, Sayfa 66-68, Tarih-i Haldun, Cilt 2, Sayfa 484, es-Sire, İbn-i Hişam, Cilt4, Sayfa 650İbn-i Sad’ın Tabakat’ı, Cilt 2, Sayfa 41. İbn-i Asakir’in Tarih’i, Cilt2, Sayfa 391.Kenz’ül-Ümmal, C.1, S.312, İbn-i Esir’in el-Kamil’i, c.2, s. 129Gelelim Muaviye konusuna: Muaviye için Hazreti demeniz ve Peygamberin ashabından ilan etmeniz ne kadar da acı ve üzücü bir durum. Bu durum bir çok Ehlisünnet kardeşlerimizin bir kez daha İslam’ı, İslam tarihini iyi bilmediklerini ortaya koyuyor. Burada Muaviye’nin İslam’a ne kadar zarar verdiğini, neler yaptıklarını anlatacak değilim.Zira bunu anlatmaya kalkarsak, yaptıklarını okumaktan siz bile sıkılırsınız!Sizlerin yanıldığı konuların biri de, bütün ashabın her türlü noksanlıklardan ve ayıplardan münezzeh olduğunu id


Sahabeden On Kişinin Gizlice Şarap İçmesi:

İbn-i Hacer “Feth’ul- Bari” c. 10, s. 30’da şöyle yazıyor:Ebu Talha Zeyd bin Sehl kendi evinde bir şarap meclisi düzenledi.On kişiyi de oraya davet etti, hep birlikte şarap içtiler; Ebu Bekir de,kafir müşrikler ve Bedir’de öldürülenler için ağıt olarak bazı şiirler okudu! Bu isimler ise şöyleydi: Ebu Bekir bin Ebi Kuhafe, Ömer bin Hattap, Ebu Ubeyde-yi Cerrah, Ubey bin Kaab,Sehl bin Beyza, Ebu Eyyub Ensari, Ebu Talha (ev sahibi), Ebu Dücane Semmak bin Harşe, Ebu Bekir bin Şeğub ve o zamanlar 18 yaşında olan ve mecliste sakilik yapan Enes bin Malik.Sahabeye lanet etmek, dil uzatmak yanlışsa, haramsa, neden Ebu Süfyan oğlu Muaviye’yi tekfir etmiyor, onu fasık ve zalim ilan etmiyorsunuz? Hz.Ali’ye minberlerde lanet okutturan, küfrettiren ve bunun adet halini alıp tam 70 yıl sürmesine neden olan kişi Muaviye b. Ebu Süfyandır.Peygamber’in halifesiyle savaşan, minber, meclis ve hatta cuma hutbelerinde Hz. Ali’ye lanet eden Muaviye ve Amr bin As da ashaptan değil miydi? Halbuki bizzat büyük alimleriniz muteber kitaplarında Peygamber’in şöyle buyurduğununakletmişlerdir:Ali’ye söven bana sövmüştür; bana söven ise Allah’a sövmüştür.Sizleri anlamak gerçekten güç! Ağacın gövdesini bırakıp dallarına tutunmanız gerçekten elem verici

Muaviye Hakkında Hadisler:
1- Resulullah (s.a.a); Ebu Süfyan’ın merkebe bindiğini, Muaviye’nin onu çektiğini, Yezid’in de onu arkadan sürdüğünü görünce şöyle buyurdular: “Allah; merkeptekine, onu önden çekene ve onu arkadan sürene lanet etsin.” (Muhammed bin Cerir-i Taberi’nin Tarihi c. 5, s. 357; Tarih’ül Yakubi c.2, s.277 Beyrut Bas.; el-Emini “el-Gadir” c.10, s.139)2- Ebi Said ve Abdullah bin Mesud’tan naklen, Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “İzâ reeytüm Muaviye alâ memberi faktülüh” Meali: “Eğer Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz onu öldürünüz.”(Tarih’üt Tabari c.10, s.58 / İbn-i Mezahim’in “Vak’it Siffiyn” kitabı s.216, 221 –Matabaatül Medeni-2.Baskı Mısır / ez-Zehebi’nin “Mizan’ül İtidal” kitabı c.1, s.572; c.2, s.380, 613 / en-Nesaih’ül Kafiyeh limen Yetevelle Muaviye s.45 / Hüvarezmi’nin “Maktelil Hüseyin” kitabı c.1, s.185 / İbn-i Ebil Hadit’in “Şerhu Nehc’ül Belağa” kitabı c.15, s.176 Mısır bas. Muhammed Ebul Fadl tahkiki / Takviyyet’ül İman Bired Tezkiyyet İbn-i Ebi Süfyan s.90 / Hatip el-Bağdadi’nin “Tarih-i Bağdat” eseri c.12, s.181 / İbn-i Hacer’in “Tehzib’üt Tehzib” kitabı c.2, s.428; c.5, s.110; el-Münavi’nin “Künuz’ül Hakaik” kitabı c.1, s.16 –Cami’us Sağir hamişinde bas./ Tarih-i Ebil Fida c.2, s.61 / el-Mukrim’in “Maktelil Hüseyn” kitabı s.7, 4.Baskı / el-Emini’nin “el-Gadir” adlı kitabı c.10, s.145 / el-Hilli “Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk” s.309)3- İbn-i Mesud’tan naklen Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “İza reeytüm Muaviye bin Ebi Süfyan yahtib alâ menberi fedribu anküh. Meali: Eğer Muaviye bin Ebi Süfyan’ı mimberim üzerinde hutbe okuduğunu görürseniz boynunu kesin” İmam Hasan dedi ki: Allah’a ant olsun ki, bu işi yapmadılar, felaha da ermediler” (Şerhu Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C.4, S.32)4- İmam Hasan yine şöyle buyurdu: Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “Eğer Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz, öldürünüz.” Ancak onun emrini terk ettiler, felaha ermediler, kurtuluşa da ermediler.(es-Suyuti “el-Âlil Masnûa” C.1, S.424-425; el-Emini “el-Gadir” C.10, S.143)5- Resulullah (s.a.a)şöyle buyurdu: "Eğer Muaviye'yi benim minberime çıktığını görürseniz, karnını yırtın" (İbn-i Hacer'in “Tehzib-üt Tehzib” kitabı c. 7 s. 324, Tarih-üt Taberi c. 10 s. 85, Tarih-ül Hatib el-Bağdadi c. 12 s. 181, el-Münavi’nin “Künuz-ül Hakaik” s. 10, İbn-i Ebu-l Hadid'in “Şerh-i Nehc-ül Belağa” kitabı c. 1 s. 348, Belazuri'nin “Tarih-ül Kebir” kitabı ve ayrıca bkz. El-Emini’nin “El-Ğadir” adlı kitabı c.10 s.142)6- Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “İnne Muaviye, fi tabutin min nar fi esfele derek minha, yünadi: ya hannan, ya mennan el-ân ve kad asaytü kablü ve künte minel müfsidin.“Muaviye ateşin en alt tabakasında bir tabutun içerisindedir ve şöyle nida ediyor: Ey Hannan, ey Mennân, ben önceleri asi oldum ve fesat edenlerle beraberdim.”(Tarih’üt Tabari C.11, S.357; Kitabu Saffayn S.243)7- Abdullah bin Ömer dedi ki: Resulullah: Size sünnetim dışında ölecek bir şahıs gelecek, buyurdu. Sonra Muaviye geldi. (Nasır bin Müzahim’in “Saffayn” kitabında s.247 / Tarih’üt Tabari c.11, s.357; el-Emini “el-Gadir” c.10, s.141)8- Ebu Zer el-Gaffari Muaviye’ye dedi ki: Resulullah (saa)’a uğradım. (Senin hakkında) buyurdu ki: “Allahım ona lanet et ve onu ancak toprak ile doyur” (el-Emini “el-Gadir” c.10, s.142)9- İmam Sadık'tan babası ve dedesinden naklettiği bir hadiste şöyle buyuruyor: 'Cehennem'in 7 kapısı vardır: Bir kapıdan Firavn, Haman ve Karun geçecek, bir kapıdan kafir ve müşriklerden bir göz kırpması kadar dahi iman etmeyenler geçecek, bir kapıdan Ben-i Ümeyye geçecek bu onlar için özel bir kapıdır, kimse onlara ortak olmayacaktır. Kendisi Lazza, Sakar ve Haviye kapısıdır. Bir kapıdan bize kin besleyenler, bizimle savaşanlar, bizleri horlayanlar geçecek. Bu kapı en büyük kapı ve sıcaklığı en şiddetli kapıdır.Emevilerin içinden geçeceği kapı Ebu Süfyan, Muaviye ve Mervan ailesine has olarak kılınmıştır, içinden geçeceklerdir, içinde ne dirilecekler, ne ölecekler.....' (Hadis özet olarak alınmıştır)(Şeyh Saduk 'el-Hisal' 2-361 / el-Meclisi 'Bihar'ul Envar' kitabında 31-518)10- Resulullah (saa) şöyle buyurdu: Her şeyin bir afeti olur. Bu dinin afeti de Ben-i Ümeyye’dir. (el-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz' ul Ummal" c.6, s.91 / Tathir’il Cinan s.143 “Sevaik' ul Muhrika’nın hamişinde” / Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıd

Ashabın Namazı Bile Değiştirmesi

Enes ibn-i Malik diyor ki: "Ben Peygamber'in zamanında namazdan daha fazla önem verilen bir şeyin olduğunu bilmiyorum; Acaba bunu dahi zayi etmediniz mi? "demiştir.Zuhri diyor ki:"Şam'da Enes ibn'i Malik'in yanına gittim;-------------------1- Müstedrek'i Hakim c. 3. s. 121. Hasais'un Nesai s. 24. Musned'i İmam Ahmed c, 6. s. 33, Menagib'i Harezmi s, 81.- Riyaz'un'nezre, Teberi'nin c. 2. s, 219,- Tarih'i Süyuti s, 73,144Onu ağlar halde gördüm. Niçin ağladığını sorduğumda: "Ben namazdan başka bir şeyin hakiki şekliyle kaldığını bilmiyorum; bunu da zayi ettiler. dedi." (1)Bazıları sanmasınlar ki savaş ve fitnelerden sonra gelen "tabiin" bu değişiklikleri yapmışlardır. Çünkü Peygamber'in namazdaki sünnetini değiştiren ilk kişi halife Osman ibn'i Affan ve umm'ul müminin Aişe idi.Sahih'i Buhari ve Muslim'de naklediimiştir ki: Resulullah Mina'da iki rek'at namaz kıldı ve ondan sonra Ebubekir ve ondan sonra Ömer'de aynı şekilde amel ettiler. Osman'ın kendisi de hilafetinin ilk dönemlerinde aynı şekilde amel etti ama sonraları dört rek'at kıldı. (2)Yine Muslim kendi Sahih'inde Zuhrinin şöyle dediğini nakletmiştir: "Urve'ye dedim ki, niçin Aişe yolculukta namazını tam kılıyor"? Dedi ki: O da Osman gibi tevil ediyor." (3). Keza ikinci halife Ömer ibn'i Hattap da Peygamber'in apaçık hükmüne karşı ictihad ve te'vile başvuruyordu; Hatta Kur'an'ı Kerim'e kendi görüşü ile amel ediyordu.Örneğin Ömer şöyle demiştir: "İki mut'a Peygamberin zamanında varidı; ben onları kaldırıyorum; Her kim onları yaparsa onu cezalandırırım."Ve Ömer ibn'i Hattap, cünüp olup da su bulmayan şahısla ilgili olarak, Allah'ın Maide suresinde buyuyrduğu "su bulmazsınızsa toprağa teyemmüm edin" emrine rağmen "namazı terket" demiştir,Buhari kendi kitabında "Cünüp, kendisine bir zarar------------------------1- Sahih'i Buhari c. 1. s. 74.2- Sahih'i Buhari c. 2, s.154. Sahih'i Müslim c. 1. s. 260. 3- Sahih'i Müslim c. 2. s. 143. Selat'ul misafir kitabında.gelmesinden korkarsa" babında yazıyor ki: Şekik ibn'i selerne şöyle dedi: Abdullah ve Ebu Musa'nın yanında id im. Ebi Musa ona dedi ki "Ey Ebu Abdurrehman Eğer bir kişi cünüp olur su bulamazsa ne yapmalıdır?" Abdullah "Su bulmaymcaya dek namaz kılmaz." diye cevap verdi. Ebu Musa dedi ki: Peki Resuluııah'm Ammar'a buyurduğu "toprak sana on yıl yeter sözünü ne yaptın? Abdullah cevap verdi ki: "Ömer'in bu sözle ikna olmadığını bilmiyormusun? Ebu Musa dedi ki, Ammar'ın sözünden geçelim, peki şu ayete ne diyorsun? Artık Abdullah ne cevap vereceğini bilmedi ve dedi ki "eğer onlara teyemmüm iznini verirsek artık onlar su az soğuk olduğunda bile suyu kenara bırakıp teyemmüm ederler". (Ravi diyor ki) Şekik'e dedim ki; O halde Abdullah bu nedenle mi teyemmümü yasakladı'? Evet dedi!.Bu rivayete göre Abdullah Allah'ın kitabının gerektirdiği hükmü üzere değil kendi arzusuna göre fetva veriyor ve Ebu Musa'nın teyemmüm ayetini delil getirmesine rağmen Abdullah yine diyordu ki: "Eğer biz izin verecek olursak "Acaba o, bu konuda ayete ve Resulullah'ın sünnetine uyacağına öncekilerin sünnetini muhafaza etmek ve ısrarla ikinci halifenin verdiği fetvaya göre fetva verek istememiş midir?Acaba bunlara rağmen nasıl ashabın hepsinin yıldız misalı olduklarını ve onların hangisine uyarsak doğru yolu bulacağımıza hüküm verebiliriz?!----------------------2- Sahih'i Buhari, c.1, s.54

Aişe rivayet ediyor: RESULULLAH S.A.V KENDİSİ DE BEN DE ORUÇLU İKEN, BENİ ÖPERDİ. (Ebu Davut-Türkçe Baskı)Aişe rivayet ediyor ki: RESULULLAH ORUÇLU OLDUĞU HALDE ONU ÖPER VE DİLİNİ EMERDİM. (Ebu Davut – Türkçe Baskı)Aişe rivayet ediyor ki: RESULULLAH S.A.V ORUÇLU OLDUĞU HALDE ÖPER VE YİNE ORUÇLU İKEN SARMAŞIR, MÜBAŞERET EDERDİ. LAKİN O, NEFSİNE EN ÇOK MALİK OLANINIZDIR. (Ebu Davut-Türkçe Baskı)Şimdi gelelim bu rivayetlerin geçtiği sanal ortamda ki Ehl-i Sünnet sitelerine ve nelerin geçtiğine:Aliyyü'fcnü Hucr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Stif-yan, Hişam b. Ur ve d en, o da babasından, o da A işe (Radiyallahû anha) dan naklen rivayet eyledi. Âişe :«Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) oruçlu iken kadınlarından bazısını öperdi, demiş sonra gülmüş.»
İşte en başta ki yazılarla çelişen üç rivayet ve devamında gelen rivayetler. Allah Resulü oruçlu iken iradesine sahip olamıyor.

Gördüğünüz gibi Aişe Oruçlu meseleden ziyade dışarıya verilmemesi gereken Resulullah’ın özel bir durumunu da erkeklere anlatıyor. Buna da geleceğiz inşallah. Bu gün hangi kadın eşinin karısını nasıl öptüğünü erkeklere anlatır.
Alîyyü'bnÜ Hucr Es-Sa'di ile İbni Ebî Ömer rivayet ettiler. Dediler ki : Bize Süfyan rivayet etti. (Dedi ki) : Abdurrahman b. Kaasim'e:— Sen, babanı Âişe (Radiyallahû anha) 'dan naklen Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) 'in oruçlu olduğu halde onu öperdiğini rivayet ederken işittin mi? dedim, Abdurrahman biraz sustu, Sonra:— «Evet» cevâbım verdi.Suca' b. Mahled dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Ebi Zaide rivayet etti. (Dedi ki) : Bize A'meş, Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe (Radiyallahû anha)'dan naklen rivayet eyledi. Aişe şöyle demiş:«Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) oruçlu olduğu halde öper, oruçlu iken mübaşerette bulunurdu. Lakin İçinizde nefsine en ziyade hâkim olan o'İdi.»Neyse! Ben rivayetleri yazarak uzun olan bu başlığı daha da uzun yapıp bıktırıcı olmak istemiyor. Adresi vereyim kendiniz okuyun. http://www.islamhouse.com/tk/books/doc/MUSLUM_ORUC.htmBu siteyi tıklayın ve aşağılarda ORUÇLU ÎKEN ÖPMENİN, ŞEHVETİNİ HAREKETE GETİRMEYEN KİMSELERE HARAM OLMADIĞINI BEYÂN BABI bölümünü okuyun. Ha unutmadan hatırlatayım bu rivayetlerin tamamının kaynağı Müslim’dir. Bunları ve daha iğrencini bir çok sitede okuyabilirsiniz…

EHL-İ SÜNNET ASIL EZANDA BULUNAN BİR CÜMLEYİ KALDIRMIŞ

Ehl-i Sünnet asıl ezanda bulunan bir cümleyi kaldırmış, olmayan bir cümleyi de yerine yerleştirmiştir. Şimdi bir çok konuda olduğu gibi burada da kaynaklardan habersiz bazı kardeşlerimiz "Bu da nereden çıktı?" diye itiraz edeceklerdir; ancak biraz tahammül buyururlarsa, bunu bizzat Sünni kaynaklardan kendilerine ispat etmeğe çalışacağım inşaALLAH.Ehl-i Sünnet kaynaklarında "Hayy-i ala hayr-il amel" cümlesinin ezanın bir parçası olduğuna dair hadis ve rivayetler, ki bunların bir çoğu sahih senetlerle nakledilmiştir, şu ravilerden nakledilmiştir:1- Abdullah b. Ömer2- Ali İbn-il Hüseyin (Zeyn-ül Abidin)3- Sehl b. Hüneyf4- Bilal-ül Habeşi5- Emir-ül Mu'minin Ali (a.s)6- Ebu Mahzura7- İbn-i Ebi Mahzura8- Zeyd b. Erkam9- Muhammed İbn-i Ali (El-Bakır)10- Cafer İbn-i Muhammed (Es-Sadık)Bunları detaylı bir şekilde görmek isteyenler şu kaynaklara müracaat edebilirler: Sünen-i Beyhaki, C.1, S.424-425, Mebadi-ül Fıkh-il İslami, S. 38, Musennef-u Abdirrezzak, C1, S.460-464, Cevahir-ül Ahbar-i Vel-Asar (Es-Sa'di), C2, S.191-192, Mecme-üz Zevaid, C.1, S.330, Kenz-ül Ummal, C.4, Hadis: 5504-5567-5568, El-Muvatta' (Malik b. Enes), C.1, S.93, Şerh-u Tecrid (Kuçci), İmamet bahsi, S.484, Kenz-ül İrfan, C.2, S.158, Es-Siret-ül Halebiyye, C.2, S.105, El-MuHalla, C.3, S.160, Sa'd-us Suud, S.100, En-Necm-r Raiq, C.1, S.275, Mekatil-üt Talibiyyin (Ebufarac İsfanahi), S.446, Ravz-ün Nazir, C.2, S.42, Mizan-ül İtidal (Zehebi), C.1, S.139, Lisan-ül Mizan (Askalani), C.1, S.268, Neyl-ül Evtar (Şevkani), C.2, S.32, El-İlmam-u Bil-A'lam Fima Ceret Bih-il Ahkam (İbni Kasım En-Nüveyri), C.4, S. 24-32-40-41.Şimdi biz önce bunlardan örnek olarak bazılarını burada aktarıp daha sonra da, "Hayy-i Ala Hayr-il Amel" cümlesinin 2. Halife tarafından ezandan çıkarılıp yerine "E-salat-u hayrün minen-nevm" cümlesinin yerleştirildiğini gösteren belgelerden bazılarını sunmaya çalışacağız:1- Malik b. Enes, Leys, b. Sa'd ve İbn-i Cüreyc kanlıyla, Nafi'den, "Abdullah İbn-i Ömer'in ezanında "Hayy-i Ala Hayr-il Amel" cümlesini eklediğini nakletmişlerdir. (Sünen-i Beyhaki, C.1, S.424, Müsannef-u Abdirrezzzak, C.1, S.464, Siret-ül Halebiyye, C.2, S. 295, Er-Ravz-ün nazir, C.1, S.542) Aynı şey Muhammed b. Sirin'den de nakledimiştir. (Sünen-i Beyhaki, C.1, S.425)2- Hatem İbn-i İsmail Cafer b. Muhammed'den o da babasından şöyle nakletmiştir: "Ali İbn-il Hüseyin (Zeyn-ül Abidin), ezanda Hayyi Alel-Felah cümlesinden sonra "Hayy-i ala hayr-il amel" cümlesini de ekliyor ve "İlk ezan (Resulullah'ın ezanı) böyleydi." diyordu." (Sünen-i Beyhaki, C.1, S.425, Cevahir-ül Ahbar-i Vel-Asar (Es-Sa'di), C.2, S.192, Siret-ül Halebiyye, C.2, S. 295, El-Muhella (İbn-i Hazm), C.3, S.160)3- Beyhaki, Ebu Emame (Sehl B. Hüneyf)'ten "Hayy-i ala hayr-il amel" cümlesinin ezandan olduğu görüşünü nakletmiştir. (Sünen-i Beyhaki, C.1, S.425) Aynı şeyi İbn-ül Vezir, Muhibbuddin-it Taberi-i Şafii'nin kitabından naklen Ebu Emame hakkında nakletmiştir. (Mebadi-ül Fıkh-il İslami, S.38)4- Abdürrezzak Muammer'den, o da İbn-i Hammad'dan, o da babası kanlıyla dedesinden Resulullah'ın Mirac hadisinin bir bölümünde şöyle nakletmiştir; buyurdu: "Cebrail ayağa kalktı ve sağ işaret parmağını kulağına koyarak ezan okudu, cümleleri ikişer ikişer tekrarladı ve sonlarına doğru da iki defa "Hayy-i ala hayr-il amel" dedi". (Sa'd-üs Suud, S.100)5- Ebubekr, (Ahmed b. Muhammed Sırri)'den o da Musa b. Harun'dan, o da Hammani'den, o da Ebu Bekr b. Ayyaş'tan, o da Abdülaziz b. Rafi'den, o da Ebu Mahzura'dan şöyle nakletmiştir: "Ben henüz genç yaşta birisiydim; Resulullah bana buyurdu ki: "Ezanının sonunda, "Hayyi ala hayr-il amel" cümlesini söyle." (Mizan-ül İtidal (Zehebi), C.1, S.139, Lisan-ül Mizan (Askalani), C.1, S.268)6- Hüzeyl b. Bilal-il Medainî'den de şöyle nakledilmiştir: "Ben İbn-i Ebi Mahzura'nın ezanda Hayy-i alel-felah cümlesinden sonra, "Hayy-i ala hayr-il amel" söylediğini duydum." (Mizanül İtidal (Zehebi), C.1, S.139, Lisan-ül Mizan (Askalani), C.1, S.268, Cevahir-ül Ahbar Vel-Asar, C.2, S.192) 7- Zeyd. B. Erkam'ın da ezanda "Hayy-i ala hayr-il amel" söylediği nakledilmiştir. (El-İmam-üs Sadık Vel-Mezahib-ül Erbaa, C.5, S.283)8- Şevkani El-Ahkam kitabından naklen şöyle diyor: "Sahih kanaldan bize nakledilmiştir ki "Hayy-i ala hayr-il amel" Resulullah (s.a.a) zamanında ezanda söyleniyordu; ancak Ömer zamanında ezandan çıkarıldı." (Neyl-ül Evtar, C.2, S.32)9- Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: Resulullah'tan (s.a.a) şöyle duydum: "Amellerinizin en hayırlısı namazdır." Resulullah (s.a.a) Bilal'e ezanda "Hayy-i ala hayr-il amel" (Koşun en hayırlı amele) söylemesini emretti." (Cevahir-ül Ahbar-i Vel-Asar, C.2, S.191) 10- Ehl-i Beyt kanlıyla nakledilen hadislerin de hepsinde "Hayy-i ala hayr-il amel" cümlesinin ezanın bir parçası olduğu ısrarla vurgulanmaktadır. Bu konuda örnek olarak şu kaynaklara müracaat edilebilir: Deaim-ül İslam, C.1, S.145, Bihar-ül Envar, C.84, S.156, Vesail-üş Şia, Cami-u Ehadis-iş Şia, Müstedrek-ül Vesail, Ezan Babaları.

Şimdi de bu cümlenin 2. Halife zamanında kaldırılıp yerine "Es-salat-u hayrün minen-nevm" cümlesinin yerleştirildiğini gösteren belgelerden bazı örnekler:1- Ehl-i Sünnet'in Eş'ari kelamcılarından Kuşci ve bir çok diğer Sünni alim Şöyle nakletmişlerdir: "Ömer insanlara hutbe okuyarak şöyle dedi: "Ey insanlar, Resulullah'ın zamanında üç şey vardı ki ben onlardan nehy ediyor ve onları haram kılıyorum ve yapanları cezalandıracağım: Kadınlar mut'ası, hac mut'ası ve (ezanda okunan) "Hayy-i ala hayr-il amel".." (Şerh-i Tecrid (Kuşci), İmamet bahsi, S.484, Kenz-ül İrfan, C.2, S.S158, Cevahir-ül Ahbar-i Vel-Asar, C.2, s.192 Sa'düddin Taftazani'den naklen)2- Şevkani El-Ahkam kitabından naklen şöyle demiştir: "Sahih kanaldan bize nakledilmiştir ki "Hayy-i ala hayr-il amel" Resulullah'ın zamanında vardı; ancak Ömer'in zamanında (ezandan) çıkarıldı." Aynı şey Hasan b. Yahya'dan da nakledilmiştir. (Neyl-ül Evtar, C.2, s.32)3- İmam Muhammed Bakır'dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Bu cümle (Hayy-i ala hayr-il amel) ezanda mevcuttu. Ömer b. Hattap onun söylenmemesine emretti. Gerekçesi ise şuydu: "İnsanlar (bunu duyduklarında) namaza güvenip cihaddan geri dururlar!"..." (Cevahir-ül Ahbar-i Vel-Asar, C.2, S.192) Aynı rivayet İmam Bakır'dan bir de şöyle rivayet edilmiştir: "Ezan, Resulullah zamanında "Hayy-i ala hayr-il amel" ile birlikte okunurdu. Aynı şey Ebubekir'in hilafeti zamanında da sonuna kadar ve Ömer'in hilafetinin ilk zamanlarında devam etti; ancak daha sonra Ömer onun ezan ve kametten çıkarılmasını emretti. O kendisine itiraz edenlere şöyle dedi: "Avam insanlar bunu duyduklarında cihada gevşek davranıp ondan geri dururlar..." (Deaim-ül İslam, C.1, S.142, Bihar-ül Envar, C. 84, S.156)4- Bizce "Essalat-u hayrun minen-nevm" (Namaz uykudan daha hayırlıdır) cümlesi de sonradan ezana eklenmiştir: Zira evvela Ehl-i Beyt kanalıyla nakledilen hadislerin hepsi bunun ezanın bir parçası olmadığı yönündedir. Saniyen araştırdığımız kadarıyla Ehl-i Sünnet kanalıyla nakledilen rivayetlerin de bir çoğu bunu teyid etmektedir. Mesela İmam Malik'in "El-Muvatta" isimli eserinde şöyle nakledilmektedir: "Bir gün müezzin (ezancı) Ömer b. Hattab'ın (kapısına) gelerek onu sabah namazına çağırmaya geldi. Ömer'in uyuduğunu görünce, ona şöyle seslendi: "Essalat-u hayrun minen-nevm" (Namaz uykudan daha hayırlıdır). Bunun üzerine Ömer bu cümleyi sabah ezanına yerleştirmesini emretti." (El-Muvatta', C.1, S.93) Bu konuda şu kaynaklara da bakılabilir: Müsennef-u Abdirerzzak, C.1, S.474-475, Kenz-ül Ummal, C.4, hadis: 5567-5568, Sünen-i Darekutni, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebi Davud ve..)Bedayi-üs Senayi' kitabının sahibinin rivayetine göre , Hz. Ali (a.s) ezanda "Es-salat-u hayrun minen-nevm" cümlesini duyduğunda, şöyle buyurdu: "Ezandan olmayan şeyleri ona eklemeyin!" (Bedayi-üs Senayi', C.1, S.148) Gerçi Sünni kaynaklarda bu cümlenin Resulullah zamanında söylendiğine dair rivayetler de mevcuttur. Ancak bu rivayetlerin hemen hepsinin senetleri zayıftır ve daha da önemlisi bu rivayetler arasında büyük çelişki ve tezatlar vardır ki bu halleriyle onlara istinad etmek mümkün değildir. (Bu konuda geniş bilgi sahibi olmak isteyenlere Allame Subhani'nin "El-İ'tisamu Bil-Kitab-i Ves Sünne" kitabının 25 ila 60. Sayfalarını gözden geçirmelerini tavsiye ediyoruz.) Bu yüzden bir çok Ehl-i Sünnet alimi de bunların uydurma ve bu cümlenin söylenmesinin bir bid'at olduğunu itiraf etmişlerdir. İşte bunlardan bazıları: Abdürezzak, İbn-i Üyeyne'den, o da Leys'ten, o da mücahid'den şöyle nakletmiştir: "Ben Abdullah b. Ömer ile birlikte olduğum bir sırada, mescitte müezzinin "Es-salatu hayrun mine-nevm" cümlesini duyunca şöyle dedi: "Çıkarın beni şu bid'atçinin yanından." (Musannef-u Abdirrezzak, C.1, S.475, Kenz-ül Ummal, C.8, S.357, Hadis: 23250) Harezmî, Cami-ül Esanid kitabında Ebu Hanife'den şöyle nakletmiştir: Hammad b. İbrahim'e ezanda "Es-salat-u hayrun minen-nevm" söylenmesi hakkında sordum; şu cevabı verdi: "Bu, insanların türettiği şeylerdendir .." Harezmî, "Bunu İmam Muhammed b. Hasan-iş Şeybani de Ebu Hanife'den nakletmiş ve bu, Ebu Hanife'nin de görüşüdür; biz de aynısını söylüyoruz." diye de eklemiştir." (Cami-ül Esanid, C.1, S.296) Zehebi de Müntahab-u Kenz-il Ummal kitabında, bu bir biad'attir demiştir. (Müsnedi Ahmed'in haşiyesinde basılmıştır, C.3, S.278) Yine İmam Şafii de "El-Ümm" isimli kitabında şöyle diyor: "Ben bu cümleyi (Es-salat-u hayrun mine-nevm) söylemeyi sevmiyorum, mekruh biliyorum. Çünkü Ebu Mahzura Peygamber'in (s.a.a) müezzini olduğu halde bunu söylememiştir. Halbuki ezanın diğer bütün cüz'lerini söylemiştir. Eğer bu da sünnete uygun olsaydı, mutlaka bunu da söylerdi." (El-Ümm, C.1, S.85, El-Mecmu', C.1, S.92)

Aişe’nin, İmam Hasan (a.s)’ın Resululah'ın’in Kenarında Defnine izin vermemesi

Kesin olan bir konu Aişe’nin zati gereği sakin olmadığı, çocukça hareket etmiş olduğu ve her bir davranışının tarihte bir fesada neden olduğudur. Sizin dediğiniz gibi eğer gerçekten tövbe edip pişman olmuş olsaydı, o zaman neden Peygamber (s.a.a)’in torunu İmam Hasan’ın cenazesi karşısında herkesi üzecek o davranışları sergilerdi ve yeni bir fesada sebep oldu. Aişe sadece Peygamber (s.a.a)’i üzmek, incitmek, devesine binerek cahiliye kadınları gibi Peygamber (s.a.a)’in halifesiyle savaşmakla kalmıyordu. Yani o sadece yaşayanlara muhalif ve zıt değildi, ölüler için de aynı şeyi yapıyordu. Devesine binip Peygamber (s.a.a)’in torunu İmam Hasan’ın cenazesini teşyi eden kafilenin önünü keserek O’nun Peygamber (s.a.a)’in kabri yanına gömülmesine de engel olmuştur. Yusuf Sibt bin Cevzi Tezkiret’u- Havass’il- Ümme s. 122’de, Allame Mesudi İsbat’ul- Vesiyye, s. 136’da, İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ul- Belağa Şerhi c. 4, s. 18’de (Ebu’l- Ferec ve Yahya bin Hasan’dan naklen), Muhammed Havendşah Revzat’us- Safa, c. 2’de, Ahmed bin Muhammed bin Hanefi Tarih-u A’sam-i Kufi’nin tercümesinde, İbn-i Şahne Revzat’ul- Menazir’de, Ebu’l- Fida ve başkaları da kendi tarihlerinde şöyle nakletmişlerdir: “Hz. Hasan’ın cenazesini getirdiklerinde Aişe bir katıra binerek Beni Ümeyye’den bir grup şahısla ve köleleriyle birlikte cenazenin önünü keserek İmam Hasan’ın Peygamber (s.a.a)’in kabrinin yanında defnedilmesine izin vermeyeceklerini söylediler.” Mesudi’nin rivayetine göre İbn-i Abbas şöyle dedi: “Sana şaşıyorum ey Aişe! Halkın Cemel (Deve) günü demesi sana yetmiyor mu ki şimdi de Katır günü desinler! Bir gün deveye bir gün de katıra binerek Resulullah (s.a.a)’in hicabını yırttın (ihtiramını korumadın), Allah’ın nurunu söndürmek mi istiyorsun? Halbuki müşrikler istemese de Allah-u Teala nurunu tamamlayacaktır. Biz Allah içiniz O’na doğru dönücüleriz.”Bazıları da ona şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: “Bir gün deveye bindin, bir gün de katıra; yaşayacak olursan bir gün de file bineceksin. (Yani Ebrehe gibi Allah’la savaşmaya kalkışacaksın.) Sana sekizde birin dokuzda biri düştüğü halde sen hepsine el koydun.”Haşimoğulları kılıç çekip onları defetmek isteyince İmam Hüseyin (a.s) engel olarak; “Kardeşim, cenazesinin arkasında bir hacamat boynuzu kadar bile kan dökülmemesini vasiyet etmiştir.” buyurdu. Bu yüzden cenazeyi geri götürüp Baki mezarlığında defnettiler.

1 yorum:

  1. Olum nerden buluyorsunuz bu kaynakları sunillerde ebu hureyreden vs sağlam sahabelerden kaynaklar sürüyor la size baksak biz topuy tuttuk onlara baksak siz topu tuttunuz ALLAH hepimizi af etsin nedir bu ayrıcalık tefrika aradaki çarpık görüşler lakin delilleri kenara bırakıp maddesel düşünsem bile imkanı yoktur peygaberden sonra yanlış birinin halife olmasına siz butun halifeleri hz ali hariç harcıyorsunuz allah akıl versin cenneti riske ediyorsunuz
    diğer taraf daha şanslı bütün hepsi seviyor taktir ediyor sövmüyor sizin gibi

    YanıtlaSil