23.04.2009

-MEŞHUR BİD'AT'LER VE BİDAT'ÇİLER

Allah'ın Selamı, Rahmeti, Bereketi ve Mağfireti üzerinize olsun. Bu başlıkta kaynaklara sadık kalarak kısa kısa İslam kaynaklarında meşhur olan BİD'AT'leri ve Bidatçileri yazalım.Allah Resulü'nün (s.a.a) sünnet namazlarını hiçbir zaman cemaatle kılmaması ve başkalarını da bundan men etmesine rağmen 2. Halife bunu uygulamış ve bidat olduğunu itiraf ettiği halde "Ne güzel bid'attir!" deyip bunu sünnetleştirmiştir. Bu gün de görüyoruz ki Ehl-i Sünnet camiası Resulullah'ın değil, 2. Halife'nin sünneti (kendi tabiriyle "güzel bid'ati") doğrultusunda hareket etmektedir.(Teravih namazının Resulullah zamanında değil, 2. Halife zamanında cemaatle kılınmağa başlandığının Sünni kaynaklardaki belgeleri için şu kaynaklara müracaat edilebilir:

Sahih-i Buharî, C.3, Oruç Kitabı, Ramazan'da Geceleri İbadetle geçirenin Fazileti Bâbı, Sahih-i Müslim, C.2, Ramazan'da Geceleri İbadete Teşvik Bâbı, Tabâkat (İbn-i Sa'd), C.3, S.202, İrşâd-üs Sârî, C.3, S.415, Târih-i Yakubî, C.2, S.140, Târih-ül Hulefâ (Suyutî), S.123.)

Kaynakların açık bir şekilde yazdığına göre, Resulullah (s.a.a) dört rek'atlik namazları seferde, seferi olarak (ikişer rekat şeklinde) kılmıştır. Ancak 3. Halife Osman, hilafeti zamanında Mina'da dört rek'at olarak kılmış ve bir çok sahabinin (Hz. Ali, İbn-i Abbas, Abdullah b. Mes'ud ve...gibi) Allah Resulü'nün hiçbir zaman böyle yapmadığını ve namazı seferde, seferi olarak kıldığını hatırlatıp itirazda bulunmalarına rağmen, kendi görüşünden vazgeçmeyip "Bu benim şahsi görüş ve ictihadımdır." diyerek onların itirazlarına itina göstermemiştir. Şimdi ise Ehl-i Sünnet'in Resulullah değil, bizzat 3. Halifenin görüş ve uygulamasına göre hareket ettiğini görmekteyiz. (Resulullah'ın Mina'da namazı seferi olarak kıldığının belgeleri için:

Sahih-i Buhari, Seferi Namazı hükmü bölümü, Hac Kitabı, Mina'da Namaz Bâbı, Sahih-i Müslim, Yolcuların namazı Kitabı, Mina'da Namazın Seferi Kılınışı Bâbı, Sünen-i Nesâî, Sünen-i Tirmizi, C.1, Seferde Namazların seferi kılınışı Bâbı, C.1, S.212, Müsned-i Ahmed b. Hanbel, C.1, S.378-425, C.2, S.31-140-148, C.5, S.165, Sünen-i Beyhakî, C.3, S.126-135-143-144-153, El-Muvatta' (İmam Malik), Hac Kitabı, Mina'da Namaz Bölümü, Sünen-i Daremî, C.1, S.354, C.2, S.55, Müsned-i İmam Ebu Hanife, S.16, Kenz-ül Ummâl, C.4, S. 242, Müsned-i Teyâlisî, C.8, S.250, Osman'ın uygulamasının belgeleri için ise,

Sahih-i Buhari, Seferi Namazı hükmü bölümü, Mina'da Namaz Bâbı, Aynı rivayet Buhari'nin Hac Kitabı, Mina'da Namaz Bâbı'nda da tekrarlanmıştır; Hilyet-ül Evliya (ebu Naim İsfahanî), C.4, S.344, C.7, S. 188, Sünen-i Nesâî, C.1, S.212, kaynak olarak baş vurulabilir.)Allah Resulü zamanında, talak (boşama), eğer tek mecliste gerçekleşseydi, bu ister bir kere söylemekle olsun, isterse üç defa tekrarlansın veya bir deyişte "Üç defalığına seni boşadım." Şeklinde olsun, bir defa sayılıyor ve üç talak hükmü (örneğin muhallile ihtiyaç duyulması) geçerli olmuyordu. Ancak 2. Halife Ömer'in zamanında, onun yaptığı bir ictihad sonucunda, bu uygulama değiştirildi ve tek celsede de olsa bir kimse eşine "Seni üç defalığına boşadım" dediğinde, bu üç defa sayılıyor ve artık o kadının kocası, muhallil olmadan (başka birisiyle evlenmeden) bir daha eşine dönemiyordu. Şimdi de Ehl-i Sünnet arasında Resulullah'ın uygulaması değil, 2. Halife'nin görüş ve uygulamasının hakim olduğunu görmekteyiz. (Talak hakkında bu şekilde bir uygulamanın 2. Halife zamanında başladığının belgeleri için, örnek olarak şu Sünni kaynaklara müracaat edilebilir:

Sahih-i Müslim, Süt verme Kitabı, Üç Talak Bâbı, Sahih-i Ebi Davud, C.13, S.218, Müstedrek-üs Sahihayn (Hakim Nişaburi), C.2, S.196, Müsned-i Ahmed B. Hanbel, C.1, S.314, Sünen-i Beyhakî, C.7, S.336, Sünen-i Darekutnî, Talak Kitabı, S.433, 444, Sünen-i Nesâî, C.2, Üç Talak Bâbı, Müsned-i İmam Şafiî, Talak Kitabı, S.112)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder